Yerel yönetimlerin kültür sanata ayrılan bütçelerini kullanma yöntemleri tartışılıyor. Belediyelerin milli bayramlarda düzenlediği, günün anlamıyla ilgisi olmayan etkinlikleri ve ünlülere astronomik rakamlar ödemeleri, kültürel yozlaşma ve ekonomik krizin kendisini her geçen gün daha fazla hissettirdiği ortamda tepkilerin odağı oldu.
Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Birliği (MESAM) Başkanı Recep Ergül, konuyla ilgili sosyal medyadan paylaşımda bulunarak belediyelerden milyon dolar alan sanatçılara dikkat çekti. Ergül, Aydınlık’a yaptığı açıklamada, “halkın belediyeleri”nin kaynaklarını, halkın değerleriyle, öz kültürüyle, geleneğiyle hiç ilgisi olmayan etkinliklere aktarmasının kabul edilemeyeceğini belirtti. “Popüler müzik dünyanın her yerinde var fakat bir ülke kendi öz kültürünü de korumak zorundadır, aksi takdirde var olamaz” diyen Ergül, kültürel yozlaşmanın sebebini merak edenlerin dikkatini buraya vermesi gerektiğini belirtti.
Recep Ergül, sosyal medya paylaşımında, belediyeler tarafından bazı ünlülere 1 milyon dolar ödenirken binlerce sanatçının ise iş yapamadığının altını çizdi. Ergül’ün açıklaması şöyleydi:
“1 MİLYON DOLAR SAHNE BEDELİ
Yanlış duymadınız Bir milyon dolar.
Yani 26 milyon 500 bin lira.
Bunu talep eden ve alan sanatçılar var.
Veren kim?
Halkın Belediyeleri.
Bu parayı, 1000 sanatçıya verseler kişi başı 26 bin 500 lira yapar.
İstanbullular, Ankaralılar, İzmirliler, Bursalılar ve diğer kentlerimiz bu parayla her gün 3 konser dinleyebilir.
Böylece müzik piyasası canlanabilir ve adalet sağlanabilir.
1 milyon dolar alan sanatçı, zaten her yerde organizatör eliyle iş yapabilir.
Halkın Belediyelerinin bu paralarla konser yapması kabul edilemez.
Binlerce sanatçı iş yapamıyor.
Popüler bir kaç isim ise milyonlarca lira sahne bedeli alıyor.
Kimisi ise milyon dolar.
Kimse arz talep meselesi demesin.
Arz ne, talep nasıl oluşturulur biliyoruz.
‘Kimi yer kimi bakar, kıyamet ondan kopar’ tam da bu.
Adaletiniz batsın.”
‘ASIL MESELE BÜTÇENİN KULLANIMI’
Aydınlık’tan Ali Ulusoy’a konuşan sanatçılar Ekrem Ataer ve Latif Bolat da konuyu şöyle değerlendiriyor:
Ekrem Ataer: Belediyelerin dudak uçuklatan rakamlarla festival bütçeleri belirlemesi ve bu bütçenin asıl aktığı noktanın organizasyonlar eliyle sanatçılara yönlenmesi öteden beri bilinen bir reflekstir. Bir anlamda muktedir “sanat” ilişkisidir ki yalnızca belediyelerin değil merkezi yönetim adacıklarının da aynı refleksle hareket ettiğini biliriz. Merkezi güce yakın olan; devletin sanat ve yayın kuruluşlarına, iktidara yakın bele diyelere yaklaşırken, diğerleri de muhalif belediyelere ve yayın kuruluşlarına yönelirler. Burada sanatı ve kültür alanını muktedir olanın propaganda aracı olarak kullanmak ve kullandırmak gibi simbiyotik ve anlaşılır bir ilişki vardır. Asıl mesele, bu atraksiyonlarda kamuya ait bütçenin kullanım serbestisidir.
Bir diğer mesele de sözü geçen bütçenin gerçekten “sanatçı”nın kasasına girip girmediğidir. Normal sayılabilecek bir bütçenin bu kadar büyümesindeki nem’a halkası (!) asıl sorunun merkezidir. Bu konuda devletin mali ve hukuki zabıtlık görevi vardır (sayıştay).
Bu uygulamaları herhangi bir belediye ya da siyasi duruşun sınırları ve alışkanlıkları halinde görmek hedefi şaşırtır. Uygulama ve alışkanlık geneldir. Kısacası konumuz, günah keçisi ya da keçileri değil, “sanat” ve muktedir ilişkisini gözden geçirmektir.
Hiç unutmuyorum İsviçre’de bulunduğum sürede bir belediye artan bütçeyi nasıl kullanalım diye mini referandum yapmıştı. Şaşırmıştım…
Burada asıl mesele halkın denetim gücü ve erkidir, demokrasi de budur. Açılan sandık ve geçerli oy ile endeksli bir demokrasi modelinde bu yaşananlar benim için çok da şaşırtıcı değil.
Trakya’nın güzel bir atasözü vardır “Te böyle olur böyle kuşun kuyrucuğu!”
‘BELEDİYE SANATÇILIĞINA SON!’
Latif Bolat: Belediyelerin asıl görevi, bu populist uygulamalar içinde kaybolup gitmiştir. “Popüler sanatçı çıkarmak” hevesleri, milli bayramlarımızı da kıskacına aldı. Şehirlerinin yaşanabilirliğini sağlamayı beceremeyen, tek endişesi gelecek seçimde tekrar seçilmek olan bir makam halindedir belediye başkanlığı. Bu maalesef her parti belediyesi için aynıdır. Geçimini müzik çalıp konferans vererek sağlayan bir sanatçı olarak belediyelerin sanat işlerinde milyonlar harcamasını kabul etmiyorum. Sanatçı kendi eseri ile ekmek yemelidir ve 85 milyonluk bir memlekette bunun temeli vardır. Belediyelerin bedava konserleri sayesinde, halkın kültür emekçilerine olan ilgisi sıfırlanmıştır bugün. Bilet alıp konsere gitmek diye bir şey kalmamıştır artık. Belediyeler halkının yaşam seviyesini her yönden yükseltmeyi amaçlamalıdır. Bu yükselen kültür ve yaşam şartları altında zaten ilgilenen halk, biletini de alır sanatçısını da destekler. Belediyelerdeki en önemli iki yolsuzluk aracının asfalt dökmek ve konserler yapmak olduğunun dedikodusu yıllardır Edirne’den Hakkari’ye boşuna yayılmamıştır herhalde. “Belediye sanatçılığı”na bir son verilmelidir. Sözümüz buralarda sahneye çıkan şarkıcılara değil elbette, onların da duyarlı olanlarının sahneden doğru bir mesaj verebilmek için çırpındığına şahit oluyoruz. Bizim sözümüz, her şeyin içini boşaltan ve yozlaştıran bu sisteme.